17 Haziran 2017 Cumartesi

Mustafa Kemal ATATÜRK

Mustafa Kemal Atatürk Kimdir?


Kurtuluş Savaşının komutanı ve modern Türkiye’nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te doğmuştur. 18 Ekim 1922 tarihinde hazırlanmış olan nüfus kayıt belgesinde ise 4 Ocak 1881 doğumlu ve ‘’Orta boylu, mavi gözlü, buğday tenli alamet-i farika tam’’ olduğu ifade edilmiştir. Kendisi hem içerisinde bulunduğu yüzyıl için hem de yaratmış olduğu etkiyle sonrası için; oldukça önemli bir karakter haline gelmiştir. Onun hayatına dair bilgi ve fikir edinmek, yaşanılan çağda yardımcı olan bir araç olup; kişinin kendine olan güveninin de artmasına vesile olacaktır. Her büyük adam gibi Atatürk için de çetin mücadeleler ile dolu olan hayat, sonunda onu muhteşem bir noktaya taşımıştır. Bu yolculuğu kronolojik bir şekilde incelemek, hayatının anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.


Atatürk'ün Doğumu ve Kendini Tanıması


Mustafa’nın babası Ali Rıza Efendi, 14.yy’da Anadolu’dan bölgeye göç ettirilmiş olan Yörüklere mensup olup; 1839 yılında Kocacıkta doğmuştur. Daha sonra ailesiyle birlikte Selanik’e göç etmiş ve gümrük memurluğu, kereste ticareti gibi işlerde çalışmıştır. Takriben 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında da teğmenlik yapmış, 1871 yılında ise Zübeyde Hanım’la evlenmiştir. Zübeyde Hanım, 1857 yılında Langaza’da bir çiftlikte doğmuş olup; yine aynı çiftlikte 1881 yılındaysa Mustafa doğmuştur. Mustafa’nın 5 kardeşi olmasına rağmen dördü küçük yaşlarda hayatını kaybetmiş ve yalnızca Makbule Hanım onunla yaşıt kalabilmiştir.

Küçük Mustafa’nın öğrenimi hususunda bazı fikir ayrılıkları yaşanmıştır. Annesi, Hafız Mehmet Efendi Mektebini oğluna yakın bulurken; babası, Şemsi Efendi Mektebine ilgi duymuştur. Bu tartışma sırasında öğrenimine başlayan Mustafa, bir süre sonra Şemsi Efendi mektebine gitmiştir. Kendisi daha sonraları yaptığı açıklamada, bu tercihinden dolayı babasına minnettar olduğunu belirtmiştir. 1888 yılında henüz yedi yaşındayken babasını kaybeden Mustafa, bir müddet annesinin üvey kardeşinin yanında çiftlikte kalmış ardından Selanik’e giderek okulunu bitirmiştir.

Mustafa, bürokrat yetiştiren Selanik Mülkiye Rüştiyesinde öğrenciyken, askerlerden etkilenmiş ve annesinin karşı koymalarına rağmen 1893 yılında Selanik Askeri Rüştiyesine kaydolmuştur. Orada öğrenciyken matematik öğretmeni tarafından ‘’Kemal’’  adını almış, Fransızca öğretmeninin özgürlük hayallerinden etkilenmiştir. Sonrasında Manastır Askeri İdadisine kaydolan Mustafa Kemal, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşına gönüllü olarak gitmek istemiş fakat 16 yaşında olduğu için bu isteği kabul edilmemiştir. 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul’daki Mekteb-i Harbiye-i Şahaneye kaydolan Mustafa Kemal, buradaki eğitiminin sonunda 549 kişi arasından piyade sınıf sekizincisi olarak mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından Erkan-i Harbiye Mektebinde eğitime başlamış ve 11 Ocak 1905 tarihinde ise ‘’kurmay yüzbaşı’’ olarak eğitimini tamamlamıştır.


Atatürk'ün Askerlik Yaşamı



Mezun olduktan sonra Şam’da bulunan 5.Orduya staj yapması için gönderilen Mustafa Kemal, sırasıyla piyade, süvari ve topçu sınıflarında görev almıştır. Suriye’nin muhtelif yerlerinde düşük rütbeli bir subay olarak görev yapmış ve çeşitli alanlardaki isyanlarında bastırılmasında rol oynamıştır. Dört ay kadar uğraş verdiği ‘’gerilla savaşı’’ sonrası Şam’a geri dönmüştür. Ardından Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lütfi Müfit ve Mustafa Cantekin ile birlikte ‘’Vatan ve Hürriyet’’ adlı cemiyeti kurmuştur. Cemiyetin kuruluşundan sonra izinsiz bir şekilde Selanik’e gitmiş orada bulunan Yüzbaşı Cemil Bey’in yardımıyla derneğe bir şube açmıştır. Açılan şubenin ardından Şam’a dönerek 20 Haziran 1907 tarihinde Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) makamına gelmiştir. Bu görev değişimin sonrasında 13 Ekim 1907’d ise 3. Ordu’ya kurmay olarak atanmış ve askeri yükselişine devam etmiştir. Daha önce Selanik’te bir şubesini açmış olduğu ‘’Vatan ve Hürriyet’’ adlı cemiyetin İttihat ve Terakki tarafından hami edildiğini öğrenince, 1908 Şubat ayında kendisi de İttihatçılara üye olmuştur. Bu sürecin devamında 22 Haziran 1908 tarihinde Rumeli Doğu bölgesindeki demir yollarına müfettiş olarak atanan Mustafa Kemal, sonrasında Trablusgarp’a gönderiliştir. Libyalılarla birlikte etkileşim içerisinde bulunduktan sonra geri gelerek, 13 Ocak 1909 tarihinde 3. Ordu içerisinde olan Selanik Redif Fırkasına kurmay başkan olmuştur.  Sonrasında 31 Mart ayaklanmasını bastıracak olan Harekat ordusunda da kurmay başkanlık yapan Mustafa Kemal, sırasıyla 3. Ordu kurmaylığı, 3. Ordu subay talimgahı komutanlığı, 5. Kolordu kurmaylığı ve 38. Piyade alayı komutanlığını yapmıştır. Görevleri sırasında İtalya devletinin 19 Eylül 1911 tarihinde Trablusgarp’ı işgal etmesi üzerine 18 Aralık 1911’de Enver Bey, Fuat Bulca, Nuri Conker ve Fethi Okyar ile bölgeye gitmiştir. Yolculuğu Mısır, Kahire ve İskenderiye üzerinden yapan bu grup sonunda Bingazi’ye varmıştır. Mustafa Kemal, 19 Ekim tarihinde İskenderi’ye yakınlarına hastalık geçirmiş, 22 Aralık’ta ise Tobruk zaferini kazanmıştır. Dernek’te 17 Ocak 1912 tarihinde taarruz ederken gözünden yaralanmış ve 1 ay kadar hastanede tedavi görmüştür. Sonrasında 6 Mart’ta Derne’ye  gelerek, görevine kaldığı yerden devam etmiştir.

Aynı tarihlerde patlak veren Balkan Savaşları nedeniyle İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, 24 Kasım 1912 tarihinde Akdeniz Boğazı Kuvayi Mürettebesi Hareket Şubesi Müdürlüğü görevine başlamıştır. 27 Ekim 1913 tarihinde Askeri Ateşe olarak Sofya’da görev yapmış ve Belgrad, çetine gibi yerler de Askeri Ateşelik görevini gerçekleştirmiştir. Sürecin devamı olarak 1 Mart 1914 tarihinde kaymakamlık makamına yükselen Mustafa Kemal, 1. Dünya Savaşı sırasında 3. Kolordu emrindeki 19. Fırka komutanlığını yapmıştır. 25 Nisan 1915 tarihinde başlayan Gelibolu Savaşında Mehmet Esat Paşanın emri altında savaşan Mustafa Kemal, Anzakların ilerleyişini Conkbayırı’nda durdurmayı başarmıştır. Bu başarının ardından dikkatleri üzerine çekmiş ve 1 Haziran 1915 tarihinde Albaylık makamına terfi etmiştir. Sonrasında sırasıyla: Anafartalar, Kireçtepe, 2. Anafartalar gibi zaferleri elde etmiş ve kendisine ‘’ Anafartalar Kahramanı’’ denmiştir. Aynı zamanlarda 16. Kolordu Edirne bölgesine kaydırılmış ve Mustafa Kemal de komutanlığına getirilmiştir. 2 ay kadar Edirne’de kalan Mustafa kemal, Rusların doğrudaki ilerleyişinin ardından Diyarbakır bölgesine gönderilmiştir. Rütbesinin verilen göreve nazaran düşük kalması üzerine 1 Nisan 1916 tarihinde Tuğgeneral makamına terfi etmiş ve Paşa unvanını almıştır. Burada Ruslara karşı bir mücadeleye girişen Mustafa Kemal, taktik gereği geri çekilmiş ardından ani bir hücum göstererek Muş’u Rus işgalinden kurtarmıştır. Bu başarının ardından kendisine Altın Kılış ödülü verilmiş, Ağustos ayında ise hem Muş’u hem de Bitlis’i tamamen geri kazanmıştır. Zaferlerinin ardından 5 Temmuz 1917 tarihinde Yıldırım Orduları grubuna bağlı olan 7. Ordu’ya komutan olmuş ve ‘’Minber’’ gazetesinin çıkarılmasına yardımcı olarak siyasiye bir harekete girişmiştir. Süreç işlerken İngilizlerin 1918 yılında Osmanlı Devleti’ne nota vermesi üzerine Padişah Vahdettin tarafından Müfettiş göreviyle Karadeniz’e gönderilmiştir.


Kurtuluş Savaşı Dönemi


19 Mayıs 191 tarihinde Refet Bele, Kazım Dirik, Mehmet Arif, Hüsrev Gerede ile birlikte Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, burada kurtuluş mücadelesinin temellerini atmıştır. 22 Haziran 1919 tarihinde Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy il birlikte Amasya Genelgesini yayımlamış, milletine bağımsızlık mücadelesini bildirmiştir. Doğru illeri Müdafaa-i Hukuk Kongresi yani Erzurum Kongresi için bölgeye giden Mustafa Kemal, burada müfettişlik görevinden istifa etmiş ve kongre başkanı olmuştur. 11 Eylül 1919 tarihinde yapılan Sivas Kongresi’ndeki kararları hayata geçirmek için Temsil Heyeti kurulmuş ve başkanı da Mustafa Kemal olmuştur. Paşa’nın seçimi insanları iyiden iyiye ümitlendirmiş ve milli mücadele ruhunun yükselmesini sağlamıştır. 1920 yılının Mart ayında Osmanlı Meclisi İngilizler tarafından dağıtılmış ve devletin siyasi işlevleri yürümez hale gelmiştir. Bu olaydan sonra 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış ve kurtuluş savaşı boyunca idari merkez burası olmuştur. Açılan meclisteki oylamanın ardından hem TBMM hem de hükümet başkanı seçilen Mustafa Kemal, fikir ayrılıklarının milli mücadeleye yansımasını engellemiştir. Milli mücadele sırasında yaşanan en büyük çatışmalar, maalesef Kuva-yi Milliye birliklerinin kaldırılması sırasında yaşanmıştır. Yunan güçlerinin İngiltere’den destek almasıyla birlikte Anadolu üzerinde yapmış olduğu harekat, uzun bir süre durdurulamadan devam etmiştir. 9 Ocak tarihinde İnönü bölgesine gelen Yunanlılar, 11 Ocak 1921 sabahında bölgeden geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu başarı hem Anadolu halkının kendine olan güvenini geri getirmiş hem de düzenli ordunun rüştünü ispatlamasını sağlamıştır. Netice ilk zaferini elde etmiş olan düzenli ordu, halk tarafından daha çok kabul görmeye başlamıştır. Kazanılan zaferin ardından durumu şaşkınlıkla izleyen İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşmasının tekrar görüşülmesi için Osmanlı Devleti’ne çağrıda bulunmuştur. Teklif edilecek olan yeni antlaşma, eskisine oranla pek değişmemiş bu durum da olası bir barışın sağlanmasını engellemiştir. Görüşmelerin gerçekleştiği Londra Konferansı sırasında tekrar saldırıya geçen Yunan kuvvetleri, muharebelerin tekrar başlamasına sebep olmuştur. 23 Mart ve 1 nisan arasında gerçekleşen 2. İnönü Savaşı, Türklerin daha önceden elde ettiği zaferi perçinlemiştir. İkinci kez gerçekleşen zaferin ardından: Fransızlar Zonguldak’ı, İtalyanlar da Günay Anadolu’yu terk etmeye başlamıştır. 


Devam eden süreç içerisinde Yunanlılar bir kez daha taarruza geçmiş ve Türkler Sakarya Irmağı’na kadar geri çekilmiştir. Yaşanan olumsuz durum, TBMM’ye karşı olan eleştirileri arttırmış ve halkta bir güven kaybına sebebiyet vermiştir. Durumdan kurtulmak ve tekrar düze çıkmak için Mustafa Kemal’i ordunun başında görmek isteyen kişiler, bu noktada kendisine baskı yapmıştır. Bu durum karşısında tek bir şartı olan Mustafa Kemal, 3 ay boyunca bütün askeri yetkilerin kendisinde toplanmasını istemiştir. 5 Ağustos 1921 tarihinde oy birliğinin ardından TBMM Orduları Başkomutanı olan Mustafa Kemal, bütün sorumluluğu üstüne almıştır. Sonrasında 23 Ağustos ve 13 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakayla Meydan Savaşı ile Yunanları geri püskürtmüştür. Ani bir taarruz gerçekleştirilmiş ve Yunan Ordusu Sakarya Nehri doğusundan çıkmak zorunda kalmıştır. Kazanılan büyük zaferin ardından 19 Eylül 1921 tarihinde TBMM tarafından Mareşal Rütbesini alan Mustafa Kemal, Güney Kafkas Cumhuriyetleri ile birlikte Kars Antlaşmasını imzalamıştır. Bu antlaşma sayesinde doğu sınırları güvence altına alınmış olup, akabinde Fransa ile 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara Antlaşması yapılmıştır. Bir itilaf devleti olan Fransa, TBMM’yi tanımış ve Türkiye’nin Hatay haricindeki güney sınırları belirlenmiştir. Güney cephesindeki askerler ise yapılan antlaşmanın ardından savaşın devam ettiği batı cephesine gönderilmiştir. Aynı zamanda başka bir bölgede işgalci konumda olan İtalyanlar da Sakarya Zaferinin ardından Güney Ege ve Akdeniz’i terk etmeye başlamıştır. Son olarak TBMM karşısında yalnız kalan İngilizler de pes etmiş ve tutsaklarının serbest kalmasına dair antlaşma yapmıştır. Bu olumlu gelişmelerin ardından 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi gerçekleşmiş ve Yunan ordularının büyük bir bölümü imha edilerek denize dökülmüştür. Mudanya Ateşkes antlaşmasının imzalanmasının ardından tamamen güçlenmiş olan TBMM, artık kural koyan bir konuma gelmeye başlamıştır.

Büyük bir mücadelenin ardından başarıyla kazanılmış olan Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşmasıyla birlikte sonra ermiştir. Öncesinde yapmış olan Sevr Antlaşması tamamen yürürlükten kalkmış ve yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşmasının temelleri üzerine yükselmiştir. Zaten imzalanmış olan Sevr anlaşması yalnızca Yunan Meclisi tarafından kabul edilmiş, onun haricinde İngiltere, Fransa, İtalya ve Osmanlı meclislerinde kabul edilmemiştir. 1 Kasım 1922 tarihinde Saltanatın kaldırılmasının ardından tahttan indirilen Sultan Vahdettin ile İstanbul Hükümetinin hukuki varlığı da son bulmuştur. Sonrasında işleyiş sıkıntılarının baş göstermeye başladığı TBMM içinde yeni fikirler aranmaya başlamıştır. Çeşitli tartışmaların yaşanmasının ardından Mustafa Kemal’e bir çözüm üretmesi konusunda başvurularak, fikir istenmiştir. Kendisi de Cumhuriyet ilanını hedefleyen tasarıyı meclise sunmuş ve bu konunun tartışılmasını istemiştir. Ardından 29 Ekim 2923 tarihinde Pazartesi akşamı saat 20:30 sularında milletvekillerinin alkışları eşliğinde Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bu sırada büyün meclis hep bir ağızdan ‘’ Yaşasın Cumhuriyet’’ sloganları atmış ve bu durum bütün ülkede sevinçle karşılanmıştır.


Atatürk'ün Ölümü


21 Haziran 1934 tarihinde yürürlüğe giren Soyadı Kanununa göre ‘’Atatürk’’ soyadını alan Mustafa Kemal, kurmuş olduğu Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı olmuş ve vefatına kadar bu görevi sürdürmüştür. 1937 yılına gelindiğinde yavaş yavaş sağlık sorunları kendisini göstermeye başlamış ve Atatürk bu tarihten itibaren asla eskisi kadar sağlıklı olamamıştır. Kendisine 1938 yıllarının başında siroz teşhisi konmuş, bu hastalık onun vefatına kadar sürmüştür. Hastalığının tedavisi için yurtdışından hekimler getirilmiş fakat hiçbir tedavi yöntemi istenen sonu vermemiştir. 10 Kasım 1938 günü saat 09:05’te hayata gözlerini yummuş, Dolmabahçe Sarayında vefat etmiştir.  Vefatı bütün bir ülkeyi derinden etkilemiş, dünyada büyük yankı uyandırmıştır. Cenazesinin Ankara’ya taşınması sırasında büyük bir tören düzenlenmiştir. Daha sonrasında yine Ankara’da yapılan bir tören dahilinde 21 Kasım 1938 günü Etnografya Müzesi’ndeki kabrine konulmuştur. Bu defin işleminden 15 yıl kadar sonra 10 Kasım 1953’te anıtmezar olan Anıtkabir’e getirilmiş ve büyük bir tören ile buraya defnedilmiştir.


Atatürk'ün Kurmuş Olduğu Kurumlar


Merkez Hıfzısıha Enstitüsü, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Anadolu Ajansı, Ankara Hukuk, Fakültesi Ankara, Orman Çiftliği, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Etibank, Halkevleri, İş bankası, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Bursa Merinos Halı Fabrikası, Çocuk Esirgeme Kurumu, Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Yolları, Devlet İstatistik Enstitüsü, Merkez Bankası, Sanayi ve Maadin Bankası, Sümerbank, Türk Dil Kurumu, Türk Kuşu, Türk Tarih Kurumu, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Şeker Fabrikaları, Uluslararası İzmir Fuarı, Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüsü...


Yayımlanmış Olan Eserleri


Askerlik ve Devlet adamlığı konusunda büyük başarılar imza atmış olan Atatürk, aynı zamanda birçok eserde takdim etmiştir. Verilen eserlerin temelinde insanlığı geliştirme ve onlarda yeni ufuklar açma tutkusu yer almaktadır. Bu tutku şüphesiz Atatürk tarafından okunmuş olan onlarca kitabın bir tezahürü olup, onun hayatında kendisini sıkça göstermiştir. Aksi takdirde böyle bir tutkudan mahrum olan birisi için; ne Trablusgarp’ta bir şarapnel parçası yemek vardır ne de her şey bitti derken Türkleri diriltmek…
  • Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
  • Takımın Muharebe Talimi (Almancadan çeviri - 1908)
  • Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1910)
  • Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
  • Bölüğün Muharebe Talimi (Almancadan çeviri - 1912)
  • Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)
  • Nutuk (1927)
  • Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan ile hazırladı) (1930)
  • Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)
  • Türk Gençliğine Hitabe
  • Onuncu Yıl Nutku
  • Bursa Nutku
  • Balıkesir Hutbesi

0 yorum: